PİRAMİT : 1. Tepeleri ortak bir noktada birleşen, tabanları da herhangi bir çokgenin birer kenarı olan birtakım üçgenlerden oluşmuş cisim, ehram.
2. Mısır firavunlarının mezarlarına verilen ad.
3. Gösteri jimnastiklerinde, jimnastikçilerin, araçlı ya da araçsız olarak birbirlerinin omuzlarında, dizlerinde oluşturdukları.
PİRAT i. (fr.pirate). Bir çeşit yelkenli tekne. (Uzunluğu en çok 5 m, genişliği1,61 m, ağırlığı 170 kg, yelkenlerinin toplam yüzeyi 10 m²’dir. İki kişilik mürettebat tarafından yönetilir. Sınıf işareti, bir Kızılderili baltasıdır.
PİRİNÇ : 1. Buğdaygillerden, kökleri bol su içinde yetişen bir bitki (oryza sativa); bu alaşımdan yapılmış.
2. Bu bitkinin besin olarak kullanılan tanesi.
3. Bakıra çinko katılarak elde edilen sarı renkte bir alaşımpirinç.
PİRİT : Çok yaygın olarak bulunan bir sülfür (demir sülfür)
minerali. Mineralin kompozisyonu FeS 2 'dirpirit
Pirit kristalleri altın gibi güzel görünümlüdür. Hatta sahte altın olarak da adlandırılırlar. En büyük pirit yataklarına kontak metamorfizmaya uğramış kayaçlarda rastlanır. Pirit kolaylıkla ufalanarak hidratlı demir okside, götite veya limonite dönüşür.
PİST : Bir havaalanında uçakların kalkıp inmesine, park yerlerine gidip gelmesine yarayan özel olarak hazırlanmış şeritpist.
Gösteri yapmak, dans etmek vb. için düzenlenmiş, genellikle yuvarlak yer.
PİSTON : Bir silindir içine hassas olarak uyarak ileri-geri hareket eden silindirik veya disk şeklinde parça. Motor, pompa ve kompresör gibi makinalarda silindirden dışarı uzanan (biyel) piston koluna bağlı olarak kullanılırpiston
Bir otomobil motorunda yakıt-hava karışımı silindir içinde ateşlendiğinde genişleyen gazlar pistonu aşağıya iterek piston koluna (biyel) bağlı olan krank milini döndürür. Bu buhar makinasında, yüksek basınçlı buhar silindirin bir ucundan girerek pistonu iter. Bu ilerleme hareketi pistona bağlı krank-biyel mekanizması yardımıyla dönme hareketine çevrilir. Bu pompada piston elle veya bir makina ile hareket ettirilerek su veya sıvıların hareket ettirilmesinde veya yükseğe basılmasında kullanılır. Bir kompresörde makina veya motor pistonu çalıştırarak silindir içindeki hava veya diğer gazların daha
yüksek bir basınçta sıkıştırılmasını sağlar.
PİŞİRME : Pişirmek işi.
Arpa, mısır ve patates gibi bazı yemlerin kimyasal ve/veya fiziksel özelliklerini değiştirmek veya sterilize etmek amacıyla sulu ortamda ısıtma işlemi.
Boyalan, metal yüzeye sürüldükten sonra uygun sıcaklıkta tutup, kurumaları için ısıtma işlemi.
PİYADE KAYIK Dar ve uzun küçük kayık çeşidi.
Piyan Bir halatın çımasının açılıp dağılmaması için çımasına ıspavlo veya gırcala ile yapılan bir çeşit düğüm şekli.
PİYAN BAĞI Bir halatin çimasinin açilip dagilmamasi için çomasina ispavlo veya gircila ile yapilan bir çesit dügüm sekli.
Piyan Kasa Gazla basınç görecek yerlerde kullanılan ve halatın bedeninde doblin yapılıp birleştirildikten sonra üzerine piyan yapılarak meydana gelen kasa. Kuruz Kasa.
Piyancevizi Gerdelcevizi . Ceviz, bir halatın bir ucundaki kolların açılıp birbirlerine bağlanmasıyla elde edilen bir düğüm çeşididir. Düğümden sarkan halat kolları inceltilerek halatın bedenindeki diğer kolların arasında dikilebilir.
Cevizin bir diğer anlamı, halat kollarını ayırmadan yapılan top şekilli bir düğümdür.
Cevizler sırf estetik amaçlı yapılabilecekleri gibi, pratik amaçları da olabilir:
halat kolların ayrışmasını önlemek,
halatın ucunu kalınlaştırak delikten veya makara kanalından kaçmasını önlemek,
halata tutunmaya yardımcı olmak.
PİYON : 1. Piyon (♙♟, bazı kaynaklarda er olarak da adlandırılır), satranç oyunundaki en zayıf ve sayıca en fazla olan taştır. Satranç bir savaş oyunu olarak düşünülürse piyonlar bu savaştaki en yalın asker olan piyadeyi temsil eder. Satranç oyununda her oyuncu oyuna sekiz piyonla başlar. Bu piyonlar oyuncunun gördüğü taraftan bakıldığında satranç tahtasının ikinci sırasını kaplar. Piyonların başlangıç konumu beyaz taşlarla oynayan oyuncu için a2, b2, c2, d2, e2, f2, g2 ve h2, siyah taşlarla oynayan oyuncu için a7, b7, c7, d7, e7, f7, g7 ve h7 kareleridir. Piyon bir orduda rütbesiz bir askere benzetilebilir.
2. Bir çıkar sağlamak için yararlanılan, istenildiği gibi kolayca kullanılabilen kimse.
PLAKA : 1. Kamyon, otomobil vb. kara taşıtlarına takılan numara levhası.
2. Metal yaprak.
PLAN : 1: ) Fr. Yapı, makine, bina...gibi yapılacak şeylerin ayrı ayrı parçalarını kağıt üzerinde gösteren çizgilerin hepsi.
2 : ) Bir işin, bir eserin gerçekleştirilmesi için uyulması tasarlanan düzen
PLAN ÖLÇEKLENDİRMEK : Gemi modelciliğinde ölçek, modeli yapılacak olan deniz vasıtasının gerçeğine göre ne kadar küçültüldüğünün oranıdır. Ölçeği formül olarak vermek gerekirse,
Gerçek uzunluk = Model üzerindeki uzunluk ölçek paydası
Örn: Gerçekteki boyu 9 metre olan bir sandalın modelini yapmak istiyoruz. Eğer ki biz bu sandalı 1/16 ölçekte yapmak istersek yapacağımız modelin boyutu,
9 = model boyu * 16 Model boyu = 9/16 = 0,5625 mt = 56,25 cm olmaktadır.
plânet : gezegen.
plânör : Planör, (Fransızca: Planeur, süzülerek uçmak) üzerinde hiçbir güç kaynağı olmadan uçabilen sabit kanatlı hava taşıtı.
Kokpiti tek veya çift kişilik olabilir. Vinç sistemiyle ya da bir uçağın çekmesiyle havalanırlar. Belli bir yükseklikte çekici ile bağlantısını koparıp atmosferdeki hava akımlarından yararlanarak uçabilirler. Özellikle düzenlenen yarışmalarda amaç, en kısa zamanda en uzun yolu katetmektir.
Planörün mucidi 1886 yılında bir deneme uçuşu esnasında düşerek ölen Otto Lilienthal'dır.[kaynak belirtilmeli] Bugün planörcülük birçok ülkede sevilerek yapılan hava sporlarının başında gelmektedir. Türkiye'de de en eski hava sporlarından olup, Planör Uçuş Okulu 1935 yılında açılmıştır.
Günümüzde kullanılmakta olan planörler kontraplak ve fiberglas gibi çok hafif malzemelerden yapılmaktadır. Dar gövdesi planörün havayı kolayca yarmasını sağlar, kanatları ise kaldırma kuvvetinden daha fazla faydalanabilmek için ince ve uzun olarak tasarlanmıştır. Planörün motoru olmadığından kanat şekilleri havada kalmasına yardım etmelidir
plânya : Ağaç rendelemekte kullanılan uzun marangoz rendesi
plâster : Yara üzerine yapıştırılan, genellikle ilâçlıözel bant.
plâstik : Biçim verilmeye elverişli olan.
Organik ve sentetik olarak yapılan madde.
Bu maddeden yapılan.
Bk. yoğruk
plâstik sanatlar :Plastik sanatlar, kalıplanabilen veya şekil verilebilen (plastik niteliğe sahip) boya, kil, alçı gibi malzemelerin uygulanmasıyla oluşturulan resim, heykel, çizim, vb. sanat dallarının tümüne verilen genel addır. Bu kavram günümüzde görsel kültür olarak da kullanılmaktadır.
Hartmann'a göre sanat dalları dörde ayrılır;
Grafik
Yazı sanatı
Resim
Heykel
Hartmann, resmi plastik sanatlardan ayrı tutmuştur. Bunun nedeni, resmin iki boyutlu olmasıdır. Plastik sanatlar ise üç boyutludur. Bir sanatı plastik olarak kabul edebilmek için onun her cephesinden seyredilebilir olması gerekir. Sanat nesnesi olarak kabul edilen objenin sağından, solundan, önünden, arkasından, üstünden, altından bakılabilmeli. Bu açıdan baktığımızda resim, fotoğraf, grafik, hat, minyatür, tezhip, vb sanatlar plastik sanatlar içersine girmez.
PLASTİK :
PLASTİK GEMİ : Bkz .. http://www.modelteknikleri.com/deniz...html#post96543
plâstik tutkal : Mobilyacılıkta kullanılan ağaç yapıştırıcı.
Polivinilasetat (p.v.a.) dan hazırlanan ve mobilyacılıkta kullanılan ağaç yapıştırıcısı.
plâtform :
plâzma :
Poca Bir geminin başını rüzgardan açmak için komuta makamınca kullanılan bir tabir.
Pokruva Grandi ana direğinin gerisinde bulunan yan yelkeni.
Pokruva Bumbası Pokruva yelkeninin altabaşo yakasını gerip açmaya yarayan güverteye paralel seren.
Pokruva Bumbası Dikventosu Pokruva bumbasını güverteye paralel tutan ve bumbanın cundasından ana direğe alınan sübye donanım.
Pokruva Giz Çördekleri Pokruva yelkeninin kandilisası.
Pokruva Gizi Pokruva yelkeninin açıldığı grandin ana direği üzerindeki yarım seren.
poligon .
polisaj .
poliüretan .
POLİSAN : Bkz . http://www.modelteknikleri.com/malze...az-tutkal.html
POLYESTER : Polyester, polimerlerin bir kategorisi veya daha özel olarak ana bağları içinde ester fonksiyonel grupları içeren yoğuşma polimerleridir.Polyesterler doğada bulunmasına karşın, polyester genel olarak tüm polietilen tereftalat ve polikarbonat içeren sentetik polyesterlere ait geniş bir aileyi belirtir. PET, termoplastik polyesterlerin en önemlilerinden biridir.
İlk sentetik polyester olan gliserin ftalat su geçirmezlik özelliği elde etmek için I. Dünya Savaşı’nda kullanılmıştır. Doğal polyesterler 1830’lu yıllardan beri bilinmektedir. Polyester kelimesinin yaygın kullanımı polyester liften gelen kumaşı belirtir. Polyester giysiler, doğal liflerle karşılaştırıldığında, daha az doğal hissedilir. Polyester lifler sıklıkla pamuk lifleri ile beraber , daha iyi özelliklere sahip giysiler üretmekte kullanılır.
Bkz : http://www.modelteknikleri.com/prati...html#post42421
POLYESTER MACUNU Bkz .http://www.modelteknikleri.com/malze...macunu-hk.html
pomel mentese .
pompa .
Ponton : Köprü dubalarına verilen isim.Bu dubalar biraraya getirilerek tekne şeklinde taşımacılık veya gemi bordalarında çalışma amacıyla kullanılır.
PONTON : Dikdörtgen şeklinde altı ve güvertesi düz bir taşıt aracıdır. Aynı zamanda geçici iskele görevinde de kullanılır. Bk. BARÇ, DUBA, LAYTER, MAVUNA, ŞAT.
PONTONLU MAÇUNA veya PONTONLU BARÇ PONTON BARÇ Pontonlardan oluşan ve kendinden tahrikli maçuna/barç. Bk. WARPING TUG.
ponza .
porselen .
Porsun Harp gemilerinde sabit ve hareketli armalar ile makara demir zincir yelken işlerinde ve bunlara ait ambarların istiflerinde kullanılan ve arma doldurmak hizmetlerinde çalışan personel.
Porsun Ambarı Gemicilikle ilgili alet, malzeme ve diğer malzemelerin muhafaza edildiği ambar.
Porsun Çakısı Gemici çakısı
portatif .
portbagaj .
portmone .
Portolon Bir limanın veya herhangi bir koyun büyük ölçekte yapılmış haritaları.
portre .
PORTUÇ Alet edevat veya boya gibi sair seylerin saklanmasi için kullanilan dolap veya kamara gibi yerler.
poset .
post it :
POSTA : BKZ : http://www.modelteknikleri.com/omurg...intim-var.html
POSTA 1) Haber taşıyan veya emirleri ileten kişi, 2)Üzerine kaplama tahtalarının [veya saçların] tespit edildigi agaç veya maden egriler [kaburga]
Posta Üzerine kaplama tahtalarının [veya saçların] bağlandığı ağaç veya maden eğriler [kaburga]
Posta Çantası Seyir halinde iken iki gemi arasında evrak, mesaj alma/verme amacıyla kurulan donanım
POSTA GEMİSİ Posta bu gemilerle taşındığından eskiden yolcu gemilerine verilen isim. // Posta taşıyan gemi, tekne.
posta treni .
POSTA VAPURU Posta taşıyan gemi.
POSTA YOLCU VAPURU Posta seferi yapan ticaret gemisi.
POSTPANAMAX Konteynerlarda 3999 TEU üstü kapasiteye sahip gemi tipidir
potansiyel farki .
potasyum .
Poyraz Kuzey-doğudan esen rüzgar
pozitif .
pozitif elektrik
.
Praçol Kemereleri alabandalara bağlayan ve muhtelif şekillerde yapılan ağaç veya madeni levhalar.
pratiklesme .
PRE-DREDNAUGHT/ DREDNOT HMS Dreadnaught’tan önce inşa edilen ona göre zayıf olan, 12, 8, 6 inch’lik topları olan muharebe gemisi. Dretnot Öncesi.
pres .
priz .
proje .
projeksiyon .
projektör .
prospektüs .
PROTEZ : Protez, eksik olan vücut uzuvlarını taklit edecek şekilde yapılmış aygıtların genel adıdır.
Yaralanmalar, tümör cerrahileri, kangren, iltihap ve benzeri organ hasarları sonucu vucudun geri kalanının sağlığını korumak amacıyla hasar gören organ çıkartılır. Bu organın fonksiyonunu ve şeklini taklit eden protezler bu organdan geriye kalan vücut boşluğuna yardımcı materyaller kullanılarak takılır.Protezler yerine uygulandıkları bölgeye göre adlandırılırlar. Çene-yüz protezleri, diş protezleri, kol, el, bacak protezleri, kulak protezleri, saç protezleri, göz protezleri gibi.
Çoğu protez organın fonksiyonunu ve görünümünü tam olarak taklit edemez ancak bir dereceye kadar yardımcı olabilir. Ancak yine de protez yapımı ile hastanın psikolijisi bir nebze düzelir.
Protezler kauçuk, vinil, akrilik, porselen, titanyum, altın ve benzeri çeşitli maddelerden yapılır.
PROXXON : http://www.modelteknikleri.com/elekt...html#post97062
PROVA YAPMAK : 1. gözden geçirmek 2. denemek
PRUVA Bir teknenin ön tarindan ileri istikameti.
PRUVA DIREGI Birden çok direkli teknede ba taraftaki ilk direk.
PRUVA İSTİKAMETİ Herhangi bir anda gemi pruvasının bulunduğu istikamet.
PRUVA KÜREĞİ Filikalarda pruvacıların çektikleri kürekler. Bu kürekler filikadaki mevcut küreklerin en kısasıdır.
PRUVA SİVİRYASI Filikalarda baştan ikinci oturakta kürek çeken kürekçilere denir.
PRUVACI Filikalarda baştan birinci oturakta kürek çeken personel.
PRUVADA Denizdeki bir cismin veya geminin veya karadaki belirli bir maddenin pruva veya pruvaya yakın bir yerde bulunması.
PRUVASINDAN ESMEK : Bir kimsenin diğer bir kimseyi yok yere tenkit etmesi ve hoşlanmadığı bir şeyi kızdırmak maksadıyla inadına yapması anlamında gemiciler arasında kullanılan bir tabir
PUL : Balık pulu - balıkların derisini kaplayan kısım.
Posta pulu - posta gönderilerinde posta ücretinin ödendiğini göstermek amacı ile kullanılan bir tarafı yapışkanlı kâğıt etiketlere denir.
Cıvata pulu, rondela - Cıvata başının bağlandığı yüzey üzerinde tahribat yapmasını, temas yüzeyini genişleterek engellemeye yarayan parça.
PULCULUK : pul derleyiciliği ya da derleyenlere satma işi, filateli.
PUNTEL Güvertenin kuvvetlendirilmesi için alttan dikine konan destek veya güverte üzerindeki vardevelalarin tutmak için güverteye dik olarak konulan demir çubuklar.Tehlike sınırlarını belirtmek üzere küpeşteler hizasına ve diğer yerlere konulan dikmeler.
bkz: http://www.modelteknikleri.com/akses...el-yapimi.html
PUNTEL ISKAÇASI Puntellerin yerlerine oturmaları için güverteye konulan oyuk kısımlar.
PUPA Geminin tam arka tarafı, Kıç bodoslamanın baktığı yön.Bir teknenin kıç tarafından geri istikameti.
PIPADA Geminin kıç tarafının ilerisinde olan birşeyi belirtmek için kullanılan terim.
PUS Hava içindeki su buharının, nem'in fazla olması sebebiyle görüş mesafesinin çok az olduğu hava durumu. Madeni halatların ölçü birimi. 1 pus: 2.54 cm.
PUSLA KARTI Pusla ibrelerinin üzerine oturtulmus derece veya kerte taksimati bulunan daire seklinde bir karttir.
PUSLA MIHVERI (MİLİ) Pusla kartının serbestçe dönebilmesi için merkezinin oturduğu ucu sivri bir iğnedir.
PUSLA TASI Miknatisi puslalarda pirinç veya bakirdan yapilmis (manyetik etkisi olmamasi için) yarim küre biçiminde içi bos bir tastir.
PUSLU Havanın görüşe mani olacak derecede, sisli olması
PUSULA Rota istikametlerini gösteren, kerteriz alıp mevki konmasına yardım eden mıknatısı veya cayro devvaresi ile çalısan seyir aleti.
PUSULA DOLABI Pusulaların üzerine oturtulduğu ve üzerinde gerekli tashih çubuklarının bulunduğu sehpa. Pusula Sehpası da denir.
PUSULA EKSENİ (mihveri) Pusula kartının merkezinin oturduğu ucu sivri bir iğnedir.
PUSULA GÜLÜ Haritalara basılmış ve o bölgenin magnetik sapmasını ve hakiki kuzeye göre yıllık azalıp çoğalmasını gösteren dairevi şekil.
PUSULA HEDEFESİ : Kerteriz almak için pusula tası üzerine oturtulan ve mıknatısi olmayan madenlerden yapılmış ve üzerinde aynası ve kerteriz levhası bulunan alet.
PUSULA KARTI : Pusula ibrelerinin üzerine oturtulmuş, derece veya kerte taksimatı bulunan daire şeklinde bir karttır.
PUSULA SUYU : İçinde %45 alkol ve %55 saf su bulunan karışım. Yeni pusulalarda karışım yerine Varsol denilen bir çeşit yağ kullanılır.
PUSULA TASHİHİ : Pusuladaki arizi sapmaları asgari dereceye indirmek için pusula dolabı üzerinde bulunan mıknatıs çubukları ve küreler vasıtasıyla yapılan düzeltme. Bu düzeltme için sahillere tesis edilmiş özel konumlu direklerden yararlanılır.
PUTA Yerine koymak, donatmak (puta kürek).
PUTA KÜREK Kürekleri iskarmozlara yada lumbarlara teknenin baş ve kıç hattına dikey, palaları su yüzeyine paralel konumda kürek çekmeye hazır bekleme işi ve kumandası..
PUTA KÜREK : Hisa durumunda olan küreklerin palalarını suya paralel olacak şekilde filikanın bordaları istikametinde indirmek için verilen komut.
PÜRMEÇE DEMİRİ : üzerinde yatan bir gemiyi istenilen tarafta sabit tutmak için geminin kıç tarafından zincire verilen halat
PÜRMEÇE TUTMAK : Denizli havalarda demirli bulunan bir gemiye yanaşan araçlara sakin su sağlamak ve gemiye giriş çıkışını kolaylaştırmak için pürmeçenin zincire kilitlendikten sonra zincire bir miktar kaloma verilmesi suretiyle geminin rüzgar üstü bordasının deniz ve rüzgarın geldiği tarafa doğru çevrilmesi işlemi.
PÜRTÜRLÜ : Bir şeyin düzgünlüğünü bozacak çıkıntı, gedik veya kusur.
Engel, güçlük.
PÜSKÜRME : Sık ve tek tek benekler durumunda.
Yanardağın, duman, kül ve lav çıkarması, indifa.
Püskürmek işi.
PÜSKÜRTME : Sulu boya püskürterek çeşitli tonlarda yüzeyler elde etme tekniği veya bu teknikle yapılmış resim.
Püskürtülerek yapılmış.
Sıçramış, fırlamış
Püskürtmek işi.
(Resim) Bir püskürtücü ile suluboya püskürterek ara değerlerde yüzeyler elde etme tekniği; bu teknikle yapılmış resim.
PÜSKÜRTMELİ YAZICI : Bu tip yazıcıların çalışma ilkesi genel olarak nokta vuruşlu yazıcılar ile aynıdır. Vurma noktalarının yerini yüksek hızla baskı ortamına püskürtülen boyar madde alır. Yarı iletken teknolojisindeki gelişmeler bu tür yazıcıların baskı çözünürlüğünü yüksek düzeylere çıkarmıştır. Günümüzde en yüksek baskı çözünürlüğüne sahip yazıcılar bu tür yazıcılardır. Bu tür yazıcılar diğerlerine göre oldukça sessiz ve daha küçük yapıdadırlar. Bu tür yazıcılarda, matris biçiminde düzenlenmiş çok sayıda püskürtme memesine sahip olan yarı iletken baskı kafaları kullanılır. Kullanılan püskürtme yöntemine göre; piezoelektrik, ısıl ve sürekli türleri vardır.
PÜTÜRSÜZ : Düzleştirmek, düzlemek, düzeltmek, kolaylaştırmak, yumuşatmak, sakinleştirmek, sakinleşmek, süt liman olmak